Hayat,
doğruların kesişip kesişmemesinden ibaret. Yolunda giden hayatlar, doğru
kurulmuş denklemler gibi. Belirleyici üç doğrunun aynı anda bir arada olması,
mutluluğun hala bulunamamış formülü işin gerçeği. Oysa çoklukla birbirinden o
kadar uzak seyirdedir ki üç halkalı bu zincirin her bir halkası…
Zamanından
ortamına doğruların içine düşmek, doğumla başlıyor. Hayatımızda kimi şeyler var ki belirleyicisi biz olamıyoruz. “Bu
benim için doğrusudur ya da yanlıştır” diyerek
ailesini, memleketini, anakarasını, yeteneklerini seçerek doğmuyor kimse.
Saç renginden ten rengine olduğu gibi. Biz sadece “kader!” diyebiliyoruz o
kaçılamaz gerçeklerle karşı karşıya
kalınca.
Böyle
bir çocuk ister köyde, ister metropolde nerede olursa olsun tepeden tırnağa bir
şehir planlamacısında olması gereken yeteneklerle doğsa bile doğru şartlar içinde
bulunmadığında belki de asla şehir planlamacısı olamayacak; ama adını bile bilmediği
bu mesleği oyun olarak bir köşede oynayacak. Şehir planlamacısı olmak için
doğru insan olması tek başına yetmeyecek;
onu bu mesleğe kavuşturacak doğru ortamdan uzak olması, attığı oklardan en az
birinin baştan kırık olması anlamına gelecektir. Yani okun yaydan fırlayacak
hali yoktur.
Diyelim
ki o çocuk üniversite mezuniyet yaşı olan yirmi ikisine geldiğinde belki
yokluktan, belki babasız ailesinin geçimini üstlendiğinden okula devam edemeyip
hayata erken başlamış, askerden dönmüş çocuk sahibi bir babadır artık. Çamuru
üstgeçitlere dönüştüren uz eller de şehir planlamacıları gibi planlar çizmek
yerine aranılan bir sıva ustası olarak inşaatlarda
mala tutmaktadır.
Zaman,
keskin bir belirleyici. Hani acil servise getirilen kimi hastalar için “bir
dakika daha gecikmiş olsaydınız hastayı kurtaramazdık” denilir ya! Ya da “buradan
bir saniye sonra geçseydiniz inşaattan düşenler tam başınıza isabet ederdi” denilir. Hayatın bir döneminde
sadece bir dakika, bir saat tüm yaşamın yönlendiricisi olabiliyor. Öyle ki birkaç
saatlik kimi sınavlar hayatın geri kalanının rotasını kesinkes belirliyor.
Bir
de işin bize kalan yanı var doğrularımızda yanlışlarımızda. Mesleğinden
arkadaşına yaptığımız seçimlerin doğruluğunu onların sonuçlarını görmeden
bilebilseydik keşke… O zaman her şeye rağmen yaptığımız kimi seçimlerde ısrarcı
olur muyduk? Yoksa şimdiki aklımıza
sahip ama o zamanki yaşımızda olsak bambaşka mı olurdu seçimler?
Aynı
ortamda bulunmak, doğru zaman anlamına gelmeyebilir kimileyin kimileri için. Aynı sınıfta onca sene okuyup da mezuniyetin
ardından çok farklı hayat akışına sürüklendikten otuz beş yıl sonra karşılaşıp,
okulda konuşamadıklarını konuşmuşlardan birini dinlediniz
mi hiç? Dinlediğim biri var.
Öğrencilikten,
çocukluktan tanışanların ikisinin ya da birinin çoluk çocuğa karışmasından kaç on yıl sonra yeniden karşılaşmasında farklısından
ortam, ilerlemişinden zaman içinde o iki kişi aynı kişiler olsalar da bu kez doğru
kişiler mi peki? İnsanlar otuz beş yıl sonra hala üniversitedeki
halleriyle kalabilirler mi? Artık öğrenci değil hayatı tanımış
yetişkinler olarak hala doğru kişiler mi birbirleri için? Eğer öyle olsaydı bu hikâyeyi
anlatanı gözlerindeki kederi görerek dinlemezdim. Kendisinden hala bir umut
ışığı bekleyen üniversite arkadaşına ileriye dönük tek kelime etmezken neyin doğru neyin yanlış
olduğunu bilemez haldeydi. Otuz beş yıl önceki parasız genç hangi tereddütler
içindeyse, otuz beş yıl sonra bunları
dinlediğim kişi de kendi tereddütleri yüzünden
içinden geçenleri dile getirememişti sınıf arkadaşına. O yüzden miydi
acaba senelerdir tanıdığım bu kişi hep siyahlar içinde gezer?
Doğru
kişiler, doğru zamanda doğru şartlar içinde olmayıp doğru insanlarla karşılaşmadıklarında
“bu en kötüsü!” dedirtiyor işte böyle. Hatta içte kalmış ukdeler insanlara bu
gezegende yaşanılamayan her şeyin, her olasılığın başka evrenlerde yaşandığı teorilerini ileri sürmelerine neden olup, “yoksa bu
teorileri ortaya koyanlar, bu dünyada gözlerinde kalanları başka bir evrende
yaşadıklarını düşünerek mi avunuyor?”
dedirtiyor.
Zaman,
kişiler doğru; ama ortam karışık ise eğer…
Bu en çok kan davalı ailelerin çocuklarının aşkının anlatıldığı
filmlerde olur gibi gelse de kim bilir
nice başka etkenler de var.
Zaman,
mekân, insandan oluşan üç parçalı yapbozun kayıp tek bir parçası bile mutluluk
tablosunu yanlış yapmaya yetiyor belli ki.
(Her
hakkı saklıdır)
Ayşei
Yasemin YÜKSEL (Acemi Demirci), 02.05.2018
ah şu seçimlerimiiiz :) açılamayan adama da yazık olmuşş :)
YanıtlaSilO kısım gerçek. Diğerleri benim düşüncelerimden oluşan paragraflar.
SilÇok sevdiğim, gerçekten çok güzel, çok zarif, giyim kuşamı bu kadar yakıştıran;ama onu bildiğimden beri hep siyah giyen ki hemen dikkatimi çeker siyah az giyen sarı neredeyse hiç giyinen biri olarak- bir arkadaşımın iki cümle ile anlattığı anısından ancak bu kadar çıktı yazı. Bir paragraf.
Hala siyah giyiyor. Ama artık başka renkte de görsem yadırgayabilirim onu :)